Her
insanın hedefi hayatta başarılı olmaktır kuşkusuz. Başarı kelimesinin anlamı da kişiden
kişiye farklılıklar
göstermektedir.
Kimi için
günü kurtarabilmek kimi için de sağlam
bir iş bulabilmektir belki başarı. Fakat bazı insanlar vardır ki, idealleri için her şeyi
yaparlarlar. Bu iki farklı
ucun hangi tarafında
olduğumuzu belirleyen şey
de ideallerimiz için
neleri göze
alıp
alamayacağımız...
Butler
Bulldogs’un 34 yaşındaki baş
antrenörü Brad Stevens, ideali için birçoklarına
göre
çok
yanlış sayılabilecek
riskleri aldı ve bu sayede de NCAA’de rekorları alt üst ederek adını tarihe
altın harflerle yazdırdı.
Indianapolis’in
Zionsville bölgesinde yetişen 76 doğumlu
Stevens, yaşadığı ortam müsait olmasa da basketbol sevgisiyle
büyüyen bir çocuktu. Fırsat buldukça babası onu Indiana
Hoosiers’ın maçlarına götürüyordu. Bu da, içinde basketbol ateşi
olan genç
adamın
içindeki
yangını körüklüyordu.
Stevens çok
istekliydi. Yakın
arkadaşlarından
biri arka bahçesine
basketbol potası
kurunca, bu onun için
bulunmaz bir fırsat
oldu. Küçük bir bölgede yetiştiği için
mahalledeki pota kısa
zamanda popüler
oldu ve burada birçok
kişiyle karşılıklı
oynayarak kendini geliştirmeye başladı.
Stevens
daha sonra Zionsville Lisesi’nin okul takıma girmeyi başardı ve bu küçük bölgenin
yıldızı
oldu. Okula gitmeden önce her gün kendi başına şut antrenmanı yapan başarılı
isim, takımın skor, asist, top çalma ve 3 sayı isabet yüzdesi rekorlarını
eline geçirdi.
Okulunda hala 3 alandaki rekoru da kırılamamış durumda. 1995 yılında
32.3 sayı
ortalaması yakalayan yıldız adayı, kendi bölgesinin en değerli
oyuncu ödülünü kazandı. Derslerinde de çok başarılı olan Stevens, onur listesine
girerek mezun oldu. Parlak lise kariyerinden sonra birçok üniversiteden
basketbol takımlarına katılması
için
teklif aldı. Ancak o, basketbolu en üst seviyede oynayabilecek düzeyde olduğunu
düşünmüyordu
ve eğitimine ağırlık verdi. Bu nedenle de DePauw Üniversitesi’nde okumayı tercih etti. Ama içinde yanan basketbol ateşi
hiçbir
zaman onu terk etmedi. Division III’te
yer alan okulunun takımında oyun kurucu olarak forma giydi. Burada da çok
önemli başarılara
imza atan yetenek, son senesinde takıma
kaptanlık
yaptı.
Yaz dönemlerinde
Butler Basketbol Kampın’da gençlere öğretmenlik yapan çalışkan öğrenci, ilerideki hayat arkadaşını
da üniversitede tanıdı. O kişi de okulun futbol takımında
oynayan Tracy Wilhelmy’di.
Derslerinde de çok
başarılı olan Stevens, ekonomi bölümünden dereceyle mezun oldu.
Stevens
mezun olduktan sonra bir şirketin pazarlama bölümünde oldukça yüksek
bir ücretle
işe başladı.
Aslında
birçok
kişi için
yeterli sayılabilecek
bir başarıyı elde etmişti.
Bu şekilde rahat bir hayat sürebilirdi. Ancak o idelleri peşinde
koşmaktan hiç vazgeçmeyen biriydi. Basketbol ateşi
hiç
sönmüyordu içinde. Çalışma saatleri dışında
gönüllü olarak Carmel Lisesi’nde yardımcı antrenörlük yapmaya başladı. 2000 yılında
Stevens için
küçük
de olsa bir şans doğdu.
Butler Üniversitesi
gönüllü
pozisyonunda çalışmak
koşuluyla ona basketbol şubesinde
iş önerdi.
Bu hayatının dönüm noktasıydı.
İşi kabul etmesi için şu
anda çalıştığı
şirketten ayrılması
gerekiyordu. İdeallerinden hiçbir zaman vazgeçmeyen genç isim, arkasına bile bakmadan bu teklifi kabul
etti. Bu çok
büyük bir riskti, ama küçücük
bir umut bile onun bugüne
kadar yaptıklarını
silmesi için yeterliydi. Bu uğurda arkadaşının evinin bodrum katına taşınan Stevens, faturalarını
ödeyebilmek
için
de bir fast food şirketinde çalışmaya başladı. Bu kararı alırken,
hayat arkadaşı Tracy Wilhelmyda ona çok büyük destek oldu. Stevens’ın çok
büyük bir risk aldığının farkında olan eşi,
işlerin kötü
gitmesi durumunda ayakta kalabilmek için
hukuk fakültesine
gitmeye karar verdi. İkili için de zorlu süreç
başlamış oldu.
Bu
süreçte ilk önce koç Thad Matta yönetimi altında düşük
bir ücret
karşılığında basketbol kordinatörlüğü
bölümünde
bir iş aldı.
Matta’nın 2000-01 sezonunun ardından takımdan ayrılmasının ardından
baş antrenörlüğe Todd Lickliter getirildi. Stevens
da aynı
yıl
yeni koçun
asistanlarından
biri oldu. 2007 yılında Lickliter’ın Iowa Üniversitesi’nden gelen teklifi değerlendirmesiyle
Butler Üniversitesi
baş antrenör arayışlarına başladı.
Yardımcı antrenör olarak takımla birlikte 6 yıl geçiren
Stevens, sonunda arzuladığı pozisyona baş
antrenörlüğe
geldi.
2007-08
sezonunda Division I’ın en genç ikinci antrenörü olan Stevens, Butler’ı Horizon
Lig’de zirveye taşıdı.
NCAA Turnuvası’na
katılma
başarısı gösteren
ekip, ikinci turda sezonu kapattı.
Bu yılın sonunda Stevens, Division I
tarihinde 30 galibiyet barajına
ulaşan en genç 3’üncü antrenör oldu. İkinci
sezonunda ise 56 maçta 50 galibiyete ulaşan 6. baş
antrenör
unvanını aldı.
Ayrıca
Horizon Lig’de
de yılın koçu
seçildi.
Her
yıl kariyerini bir üst seviyeye taşıyan Stevens, 2010 yılında
zirve yaptı.
Division I tarihinde takımını
yenilgisiz olarak NCAA Turnuvası’na taşıyan genç isim, çok önemli
bir başarıya
imza attı.
Favori olmamasına
rağmen devleri teker teker dize getirirken,
kendini final four’da
buldu. İlk maçta
Michigan State’i
de deviren Butler, tarihinde ilk kez şampiyonluk maçına çıktı. Bu maçta kazanma şansını
son saniyeye kadar koruyan takım,
Duke’a
2 sayı
farkla boyun eğdi(61-59). Butler çok önemli
rekorları
alt üst
ederken, Stevens da 1940 yılında Indiana Hoosiers’ı 31 yaşında
şampiyonluğa
taşıyan Branch McCracken’ın ardından
şampiyonluk maçı oynayan ikinci en genç antrenör
oldu. Bu inanılmaz başarı
öyküsünün ardından
da takımıyla olan sözleşmesini 2021-22 sezonuna kadar uzattı.
Sonuç
olarak Stevens’ın herkese örnek olabilecek bir hayat hikayesi olduğunu
düşünüyorum.
Hayatta en önemli
şeylerden biri de insanın idealleri
için vazgeçmeden savaşabilmesi. Tabii ki her hikaye böyle sonuçlanmıyor,
ancak unutulmaması
gereken şey, hiçbir riski göze almadan kolay vazgeçenler de hiçbir zaman istedikleri noktaya
varamayacaklar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder