17 Mayıs 2012 Perşembe


Brad Stevens
Her insanın hedefi hayatta başarılı olmaktır kuşkusuz. Başarı kelimesinin anlamı da kişiden kişiye farklılıklar göstermektedir. Kimi için günü kurtarabilmek kimi için de sağlam bir iş bulabilmektir belki başarı. Fakat bazı insanlar vardır ki, idealleri için her şeyi yaparlarlar. Bu iki farklı ucun hangi tarafında olduğumuzu belirleyen şey de ideallerimiz için neleri göze alıp alamayacağımız...

Butler Bulldogs’un 34 yaşındaki baş antrenörü Brad Stevens, ideali için birçoklarına göre çok yanlış sayılabilecek riskleri aldı ve bu sayede de NCAA’de rekorları alt üst ederek adını tarihe altın harflerle yazdırdı.

Indianapolis’in Zionsville bölgesinde yetişen 76 doğumlu Stevens, yaşadığı ortam müsait olmasa da basketbol sevgisiyle büyüyen bir çocuktu. Fırsat buldukça babası onu Indiana Hoosiers’ın maçlarına götürüyordu. Bu da, içinde basketbol ateşi olan genç adamın içindeki yangını körüklüyordu. Stevens çok istekliydi. Yakın arkadaşlarından biri arka bahçesine basketbol potası kurunca, bu onun için bulunmaz bir fırsat oldu. Küçük bir bölgede yetiştiği için mahalledeki pota kısa zamanda popüler oldu ve burada birçok kişiyle karşılıklı oynayarak kendini geliştirmeye başladı.
Stevens daha sonra Zionsville Lisesi’nin okul takıma girmeyi başardı ve bu küçük bölgenin yıldızı oldu. Okula gitmeden önce her gün kendi başına şut antrenmanı yapan başarılı isim, takımın skor, asist, top çalma ve 3 sayı isabet yüzdesi rekorlarını eline geçirdi. Okulunda hala 3 alandaki rekoru da kırılamamış durumda. 1995 yılında 32.3 sayı ortalaması yakalayan yıldız adayı, kendi bölgesinin en değerli oyuncu ödülünü kazandı. Derslerinde de çok başarılı olan Stevens, onur listesine girerek mezun oldu. Parlak lise kariyerinden sonra birçok üniversiteden basketbol takımlarına katılması için teklif aldı. Ancak o, basketbolu en üst seviyede oynayabilecek düzeyde olduğunu düşünmüyordu ve eğitimine ağırlık verdi. Bu nedenle de DePauw Üniversitesinde okumayı tercih etti. Ama içinde yanan basketbol ateşi hiçbir zaman onu terk etmedi. Division IIIte yer alan okulunun takımında oyun kurucu olarak forma giydi. Burada da çok önemli başarılara imza atan yetenek, son senesinde takıma kaptanlık yaptı. Yaz dönemlerinde Butler Basketbol Kampında gençlere öğretmenlik yapan çalışkan öğrenci, ilerideki hayat arkadaşını da üniversitede tanıdı. O kişi de okulun futbol takımında oynayan Tracy Wilhelmydi. Derslerinde de çok başarılı olan Stevens, ekonomi bölümünden dereceyle mezun oldu.

Stevens mezun olduktan sonra bir şirketin pazarlama bölümünde oldukça yüksek bir ücretle işe başladı. Aslında birçok kişi için yeterli sayılabilecek bir başarıyı elde etmişti. Bu şekilde rahat bir hayat sürebilirdi. Ancak o idelleri peşinde koşmaktan hiç vazgeçmeyen biriydi. Basketbol ateşi hiç sönmüyordu içinde. Çalışma saatleri dışında gönüllü olarak Carmel Lisesi’nde yardımcı antrenörlük yapmaya başladı. 2000 yılında Stevens için küçük de olsa bir şans doğdu. Butler Üniversitesi gönüllü pozisyonunda çalışmak koşuluyla ona basketbol şubesinde iş önerdi. Bu hayatının dönüm noktasıydı. İşi kabul etmesi için şu anda çalıştığı şirketten ayrılması gerekiyordu. İdeallerinden hiçbir zaman vazgeçmeyen genç isim, arkasına bile bakmadan bu teklifi kabul etti. Bu çok büyük bir riskti, ama küçücük bir umut bile onun bugüne kadar yaptıklarını silmesi için yeterliydi. Bu uğurda arkadaşının evinin bodrum katına taşınan Stevens, faturalarını ödeyebilmek için de bir fast food şirketinde çalışmaya başladı. Bu kararı alırken, hayat arkadaşı Tracy Wilhelmyda ona çok büyük destek oldu. Stevens’ın çok büyük bir risk aldığının farkında olan eşi, işlerin kötü gitmesi durumunda ayakta kalabilmek için hukuk fakültesine gitmeye karar verdi. İkili için de zorlu süreç başlamış oldu.

Bu süreçte ilk önce koç Thad Matta yönetimi altında düşük bir ücret karşılığında basketbol kordinatörlüğü bölümünde bir iş aldı. Mattanın 2000-01 sezonunun ardından takımdan ayrılmasının ardından baş antrenörlüğe Todd Lickliter getirildi. Stevens da aynı yıl yeni koçun asistanlarından biri oldu. 2007 yılında Lickliter’ın Iowa Üniversitesinden gelen teklifi değerlendirmesiyle Butler Üniversitesi baş antrenör arayışlarına başladı. Yardımcı antrenör olarak takımla birlikte 6 yıl geçiren Stevens, sonunda arzuladığı pozisyona baş antrenörlüğe geldi.

2007-08 sezonunda Division I’ın en genç ikinci antrenörü olan Stevens, Butler’ı Horizon Lig’de zirveye taşıdı. NCAA Turnuvası’na katılma başarısı gösteren ekip, ikinci turda sezonu kapattı. Bu yılın sonunda Stevens, Division I tarihinde 30 galibiyet barajına ulaşan en genç 3’üncü antrenör oldu. İkinci sezonunda ise 56 maçta 50 galibiyete ulaşan 6. baş antrenör unvanını aldı. Ayrıca Horizon Ligde de yılın koçu seçildi.

Her yıl kariyerini bir üst seviyeye taşıyan Stevens, 2010 yılında zirve yaptı. Division I tarihinde takımını yenilgisiz olarak NCAA Turnuvası’na taşıyan genç isim, çok önemli bir başarıya imza attı. Favori olmamasına rağmen devleri teker teker dize getirirken, kendini final fourda buldu. İlk maçta Michigan Statei de deviren Butler, tarihinde ilk kez şampiyonluk maçına çıktı. Bu maçta kazanma şansını son saniyeye kadar koruyan takım, Dukea 2 sayı farkla boyun eğdi(61-59). Butler çok önemli rekorları alt üst ederken, Stevens da 1940 yılında Indiana Hoosiers’ı 31 yaşında şampiyonluğa taşıyan Branch McCracken’ın ardından şampiyonluk maçı oynayan ikinci en genç antrenör oldu. Bu inanılmaz başarı öyküsünün ardından da takımıyla olan sözleşmesini 2021-22 sezonuna kadar uzattı.

Sonuç olarak Stevens’ın herkese örnek olabilecek bir hayat hikayesi olduğunu düşünüyorum. Hayatta en önemli şeylerden biri de insanın idealleri için vazgeçmeden savaşabilmesi. Tabii ki her hikaye böyle sonuçlanmıyor, ancak unutulmaması gereken şey, hiçbir riski göze almadan kolay vazgeçenler de hiçbir zaman istedikleri noktaya varamayacaklar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder